top of page
  • Yazarın fotoğrafısky-rie

Ay Işığı - Soru & Cevap

Güncelleme tarihi: 19 Ağu 2020



  • Hayalet Hilal'e ne oldu? Ne olacak?

Öncelikle üzülerek şunu belirtmem lazım ki Hilal için hiçbir şekilde bir geri dönüş yok. Hayaletlerin dünyada kalması (bu onlar için bir tür araf) ya da diğer tarafa geçmesi çoğunlukla kendi tercihlerine bağlı. Tabii eğer onları oraya bağlayan güçlü bir enerji yüzünden dünyaya çakılıp kalmadılarsa. Hilal için böyle bir durum söz konusu değil. O kendi tercihiyle Kuzey-Aiden-Aislen ve kimi zaman Tara vasıtasıyla sevdiği herkesle iletişim kurabileceğini bildiğinden dünyada kalmayı seçti. Ama bir süre sonra herkese veda edip gidecek. Bu noktada dördüncü bir kitap yazmak istemişimdir hep. Bu sefer başkarakterin on yedi- on sekiz yaşlarındaki Aiden olduğu ve ana hikayeye atıflar yapsa da esasen bağımsız olarak hayalet evrenini açıklayan bir kitap :D Kim bilir, belki yaparım :D

  • Nisan hayallerine ulaşabildi mi?

Buuuu biraz bakış açısına göre değişebilecek bir soru. Dansla ilgili hayallerinin gerçekleştiğini söylemek zor. Hala dans ediyor ama bunu profesyonel olarak yapmaya vakti yok. (Örn. Derin de hala çizim yapıyor ama ne bunu profesyonelleştirmeye ne de mimarlık yapmaya vakti var.) Hepsi kendinden bu açıdan ödün vermek zorunda kalıyor çünkü yepyeni bir organizasyon kuruyorlar. Ki ben bu noktada bunu Nisan'ın hayallerinden biri olarak görüyorum ve bu sebeple hayallerine bir miktar ulaştığına inanıyorum. Artık kimse onun ve ailesinin yaşadıklarını yaşamıyor. Bu adaleti sağlamak onun için çok önemliydi. E tabii abisine kavuşmuş, Derin'le evlenmiş çoluk çocuğa karışmış, arkadaşlıklarını korumayı başarmış olduğunu da unutmamak gerek :D.

  • Ayas ve Yavuz'un arasında ne geçti?

Geçmişte Oğuz Ayas, Yavuz ve daha pek çok çocuğu yanına alıp varis olarak yetiştirmeye başladı. Bu ortam "açlık oyunları"ndan hallice bir haldeydi ve kısa zamanda Ayas ve Yavuz kendileri dışındaki herkesi elediler. Yavuz, Ayas'tan farklı olarak aslında gerçekten Oğuz'a benziyordu ve muhtemelen Oğuz'un seçmesi gereken kişi de oydu. Ayas gibi rol yapmıyordu. Gerçekten eğitildikleri o dönemde Oğuz kadar... nasıl desem? ... Manyağın tekiydi :D. Ama Ayas onun kazanmasına izin veremezdi çünkü bu Nisan ve Derin'in sonu olabilirdi. Dolayısıyla bir gün Ayas bu riski alamayacağından Yavuz'u ortadan kaldırmaya karar verdi. Gece herkes uyurken Yavuz'un odasına gidip elindeki bıçakla onu öldürmeye çalıştı. (En azından öldürmeye çalıştı gibi görünmesini istedi diyelim.) Yavuz'un Ayas'ı fark edip kaçınmasıyla bıçak göğsüne değil yüzüne geldi ve yüzündeki o malum, Kuzey'in "temiz bir iz" olarak tanımladığı izi bıraktı. Ayas o an istese Yavuz'u öldürebilirdi, hatta yüzündeki kesiğin bile çok daha kötü olmasını sağlayabilirdi ikisi de bunun farkındaydı. Ama boğuşmaya başladıklarında çıkan seslerle odaya gelen Oğuz için önemli olan tek şey Ayas'ın bunu yapmaya cesaret edebilecek kadar gözü kara olmasıydı. Ona göre, aynı onun gibi olmasıydı. Bu yüzden ertesi gün varisinin Ayas yani Jay olacağını ilan ettiğinde ve diğer üst düzey başkanlar-organizasyon çalışanları tarafından bu durum onaylandığında iki çocuk da pek şaşırmadı. Aslında Yavuz'un kalıp Alfred'in Edmund'a yaptığı gibi Jay'e destek olmasını bekliyordu Oğuz (Yavuz'un Kuzey'le konuşmasında "kimsenin gölgesi altığında yaşayamam" demesinin sebebi de buydu) ama Yavuz olanları kabullenemediği için kaçtı ve yeniden Jay'le karşılaşana kadar da hayatını bir kaçak hırsız olarak yaşadı. Çünkü varis olamamaktan öte hayatının ona bağışlanmış olmasını kaldıramıyordu. Muhtemelen Ayas'ın yaptığını bir zayıflık göstergesinden öte kendisine yapılmış bir hakaret olarak görüyordu. "Öldürmeye bile değmezsin, bana rakip değilsin, geri dönüp beni tehdit etmenden korkmuyorum." gibi. Yani evet, Yavuz organizasyondan kaçarken Ayaz'dan nefret ediyordu ama kaçak olarak yaşadığı o yıllarda nefreti her şeyin esas kaynağı olan başkanlara, Oğuz'a ve organizasyona yöneldi. Ayas'ın yaptığını pekala kendisi de yapabilirdi, ikisi de kurbandan başka bir şey değillerdi.

Tabii bütün bunlarla yüzleşmek ve olanları sindirmek kimse için kolay değildir. Ama Yavuz Seçilmiş'te de okuduğunuz gibi organizasyona karşı Ayas'ın yanında yer almayı seçti. Her şey sona erip yeni bir sistem kurulduğunda da belki Ayas'ın en yakın dostu değildi ama arkadaşlardı ve ekibin bir parçasıydı.

  • Alexandre ve dalgakıranlara ne oldu?

Dalgakıranlar tek kullanımlık nesneler. Yani onun içindeki anı bir kere izlendiğinde o nesne artık bir dalgakıran değil. Öncesinde neyse ona geri dönüyor, hiçbir özelliği kalmıyor. Nisan daha önce Arya'ya kurtulursa onu da kurtaracağına, Tara'nın hayatı sona erdiğinde onunkinin de ermesini sağlayacağına söz vermişti. Bunun içinde Arya'dan geriye kalan her şeyin yok edilmesi gerekiyordu. Onun yaktığı ateşler, dalgakıranlar, taş vb. Taş daha ilk kitabın sonunda Nisan'ın dileğiyle yerle bir oldu. Yani aslında oradaki hayaletleri orada tutan bir şey artık söz konusu değildi, kendi istekleriyle dalgakıranı korumak için kalıyorlardı. Dalgakırandaki anı da izlenince tamamen özgür kaldılar. Alex gibi çoğu gitmek için Arya'nın da dünyadan ayrılmasını bekliyorlar. Geride kalanlarda olacak ama Tara'nın öldüğü gün Arya ve Alex de artık öteki tarafa geçebilecek.

  • Ve en sonda ne oldu öyle?

Hehe... Evet şu mesele :D. Bu yine tam olarak dördüncü nispeten bağımsız o kitapla alakalı bir sahne. Yani tabii ki hiçbir şey öyle güllük gülistanlık gitmiyor sonsuza dek. Kaçaklar hala dışarıda, Walker olmasa ve hatta Walker'ın ideallerini bile paylaşmasa da dışarıda bu yeraltı çalışanları fikrine sıcak bakmayan pek çok kişi var ve bir işler karıştırıyorlar. Şu kadarını söyleyebilirim ki her ne karıştırıyorlarsa bunda hayaletleri kullanmaya çalıştılar ve o patlamalar esasen "hayaletlerin dünyasından" taşıp bizimkine ulaşıyordu.

Bu şekilde bitirmemin tek sebebi dördüncü bir kitap düşünmem değil. Ben anlatmayı bitirmiş olabilirim, ama onların hayatı-hikayesi hala devam ediyor. Başarına hala bir şeyler geliyor. Bunu vermek istedim :).

  • sky-rie adı nereden geliyor?

Ahahah. Çok güzel bir soru :D Efenim şimdi sky-rie'nin sky'ı aslında s.k.y. yani bir kısaltma. Ablam ve arkadaşlarımızla oynadığımız oyunlarda yazdığımız kurgu hikayelerde benim aldığım takma adın kısaltması oluyor. "rie" ise Tolkien'ın yarattığı dilde bir ekti diye hatırlıyorum. Ekin anlamı "özge" nin anlamıyla ya aynıydı ya da çok benziyordu. Bu yüzden ikisini birleştirip kullanıyorum yıllardır :D

  • kullanman için özel bir sebebin var mı?

Eh evet, var. Gelecekte fikrim değişir mi bilmiyorum ama bir gün yeniden fantastik bir kitap yazar ve bunu basacak bir yayınevi bulursam kendi adımı kullanmakla ilgili ciddi kuşkularım var. Malum, Türk yazardan fantastik /bilimkurgu okumam diyen ciddi önyargılı bir kesim var (ve inanın bazı çok iyi kitapları da kaçırıyorlar). O yüzden bunu bir mahlas olarak kullanabilirim gelecekte. Sky-rie de benim için Özge Ilık kadar benim adım. :)

47 görüntüleme4 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page